Elimize kitaplar almışız akıllı telefonlar yerine, masada hiçbir iletişim aracı yok.
Saat var ama bozuk.
Kimse o anı yaşamadan önce fotoğraflayıp Instagram'a koyma derdinde değil. Var olma duygusunu sosyal medyada haykırmıyor, tatmin olma ihtiyacı yok. Arkadaşları -zaten- yanında. Ya da yer bildirimi yapma arzusunda değil hiçbiri, çünkü o kadar da önemli olmayan bir yerdeyiz, yine çünkü önemli olan aslında yer değil, bulunduğumuz kişiler. İmiş.
Ben hepsini gidip duraktan almışım; daha önce gelmemişler, bilmiyorlar burayı. Kimse de evime boş gelmemiş, çok sağ olsun herkes. Almışız kitaplarımızı, kimimiz elinde filmiyle gelmiş, kimisi bir poster getirmiş, kimi çaykahve ya da rakıbiraşarap getirmiş. Bazısı ailesinden gördüğü gibi (ve ne de iyi yapmış, ne güzel aileymiş o aile) meyve getirmiş.
Oturuyoruz önce. (Evi sonra inceleyecekler.) Yer sorununu çözmek için yandaki bakkaldan bira kasalarını istiyoruz. Neyse ki masa sorunumuz yok. Öbür bakkaldan da eski gazeteleri istedik mi bizden kralı olmaz. Olmuyor.
Posteri incelemekle başlıyoruz. Duvara asılmaya değer mi diye tartışıyoruz. Posteri poster yapanı tartışıyoruz, yeniyetme miyiz diye aşağılamıyoruz birbirimizi, poster her çağda asılabilir. Ben biraz aksi davranıyorum. Huysuzum. Çay demliyor biri ya da kahve yapıyor. Kadınlardan biri yapıyor. Çünkü onların elinin değdiği her şey daha bir güzel oluyor. Cinsiyetçilikten değil. Ben vantilatörü getiriyorum içeriden. Klimamız ne yazık ki yok. Ayağımda terlikler var. Evsahibiyim, size vermemişim. Hödüklüğüme veriyorsunuz, beni böyle kabul etmişsiniz. Yargılamıyorsunuz. Su içiyoruz. Dolabın kenarına serçe parmağımı vuruyorum, bağırıyorum ama sesim çıkmıyor. Serçeparmağımıvurmamıgörmemenizeyahutduymamanuzarağmenmüthişutanıyorumkendikendime.
Dvd'yi izlemeden önce altıçizili yerleri okuyoruz kitaplardaki. Yapmacık değiliz en güzeli bu. Kim yapmacıksa onu çoktan dışlamışız. Zeki gözükmek gibi bir derdimiz de yok. Beyin fırtınaları esiyor. Üşüyoruz aydınlandıkça.
İllaki gireceğiz değil mi siyasete? Girelimanasınısatayım. Konu uzuyor, öbürlafonuaçıyor, ötekilafdiğerini, falancasıfilancasını. Sıkılmıyoruz, laf sokma ihtiyacı duymuyoruz, birbirimizden bir şeyler kapıyoruz. Uyumuyoruz.
Arkadaşız aynı zamanda sevgilisiyiz birbirimizin. Hep beraber olalım istiyoruz. Dvd ile gelen bozuk atıyor yalandan, gönlünü alıyoruz bir dahaki buluşmada iki film arka arkaya seyredeceğiz diyerek.
Zaman, kime lazım?